DİĞER
"Eserler kendi dönemleri ve şartları içinde ele alınmalılar. Bugünün gözlükleriyle dünü görmeye, daha da vahimi biçimlendirmeye çalışmak gerçekten cahilce ve bencilce… Sanki her şeyi en iyi biz biliyor, en iyi biz değerlendiriyoruz. İşte metinleri göz önüne sermeyi en çok bunun için gerekli görüyorum. Edebiyat tarihçisi en iyi yorumcu olamaz, hele her zaman hiç olamaz."
Esin Hamamcı, Prof. Dr. Ali Volkan Erdemir ile Japon edebiyatı, Türkçeden Japoncaya çevrilen eserler, Murakami çevirileri ve Dağın Rüyası romanı üzerine konuştu: "Roman yazma isteğim, her Murakami romanı çevirisinin ardından hissettiğim o büyünün etkisiyle daha da arttı."
“…Çünkü herkes ne kadar iyi niyetli olursa olsun, editörler ve çevirmenler yeni sesleri İngilizce okurlara sunmanın önemi konusunda ne kadar vaaz verirlerse versinler, oyunda şike var, zarlar hileli ve dünya edebiyatı statükosu ta başından dillerin ve edebiyatların eşitsizliği üzerine kurulu.”
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
"Dünya edebiyatı üzerine düşünürken 'edebi değer', 'edebi zevk' ve genel anlamda 'değer yargısının' değişken olduğunun ve objektif bir yönü olmadığının da farkında olmak gerekir. Bu yönüyle edebiyat eleştirisinin de kendi oluşturduğu bir ideolojisi olabiliyor. Örneğin Thomas Mann en azından Amerika’da, 1950 ve 1960’larda Kafka’dan daha seçkin bir yazar olarak değer görürken, şimdi hem popüler kültürde hem de akademide daha az görünen ve incelenen bir yazar."
"Okuma yazmayı bilmeden önce ebeveyni ona kitap seçerken, okuryazarlıkla birlikte çocuk kendi seçimlerini yapmaya başlıyor. Okumayı öğrenen çocuk bir eşikten geçiyor ve artık bir okura dönüşmeye başlıyor. Artık kendi edebi seçimlerini yapabilen 7-12 yaş aralığında öne çıkan kitapları sizler için derledik."
"Temel eleştiri, bilginin üretilme nedeni, biçimi ve yöntemine dairdi(r). İyi niyetle bilim yapılabilir, ama yüzeysel bilgiyle, yöntem ve derin araştırmalar olmadan, birincil kaynaklara inmeden, hele bilimsel ilkeler olmadan Türk edebiyatı tarihi ya da genel olarak bilimsel çalışma yapılamaz."
"Afrika’nın eski Fransız sömürgelerinden çıkmış önemli yazarlar vardır, Frantz Fanon, Léopold Senghor, Ousmane Socé gibi. Onlara “Fransız edebiyatı” demek gülünç olur, özellikle de birçoğunun Fransız sömürgeciliğine karşı, Afrikalı kimliği uğruna nasıl mücadele ettikleri hatırlandığında."
"Türk olduğumu dayattıklarında Türk olmaya itirazım var, Türk olmadığımı dayattıklarında Türk olmamaya itirazım var. Devletin ve devlet ideologlarının bana ‘normal, eşit vatandaş’ dışında herhangi bir gözle bakmamaları gerektiğine inanıyorum. Benzer şekilde, ille 'Türkçe edebiyat değil, Türk edebiyatı yazıyorsun' diye dayatıldığı zaman, itirazım var."
"Şairler arasında çapkınlığı ve evli kadınları ayartmasıyla da ünlü olan İmruul-Kays, muallakasında sevişmek için çadırların içine sızmayı, karanlık geceyi, ipeksi kadın tenini yoğun bir şekilde anlatır. Öyle ki, şehvet duygusu insanı harekete geçirecek, yaşam sevinci aşılayacak denli güçlüdür. İkinci şair Tarafe bin el-Abd kendi muallakasında yiğitlik, mertlik övgüsü ile dikkat çekerken, Antara bin Şeddad’da daha imge yoğunluklu bir şiirle karşılaşırız."
“Eski metinlere baktığımızda o karakterlerin deneyimlerinin bir ismi, bir tanımı yok. Eşcinsel, transseksüel, travesti tanımları henüz bulunmamış. Onlar için cinsellik daha yekpâre bir alan; bir erkeğin bir erkekle veya bir kadının bir kadınla birlikte olmasının bugün bizim anladığımız şekilde bir farklılığı yok. Bu modern konseptler çok netleşmediği için bu deneyimler bugünün tabiriyle çok daha ‘queer’ akıyor. O karakterler bu deneyimleri çok filtresiz bir şekilde yaşıyorlar.”
"Bu ayın nadir kitabı, İstanbul’da kalmayan, kalamayan Rus sığınmacılar hakkında, 1923’te şehirden ayrılırlarken bir şükran borcu olarak sınırlı sayıda bastırdıkları üç dilde bir eser: Na proşçaniye, yani elveda."
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık